20 Mart 2012 Salı

Eski Düşlerim Hükümsüzdür...


İçimde seni ne çok biriktirdim, yıllar yılı… Seni her daim içimde hissedebilmek için midir bilinmez; şiirlerle, şarkılarla, sözlerle kentlerle eşleştirdim seni… Kimi zaman tarifsiz güzellikteki İstanbul gibiydin; kimi zaman sakin ve iddiasız bir kıyı kasabası… Bazen alabildiğine bereketli bir ova, bazen umulmadık kadar sert bozkır… Yine de her halinle güzeldin, varlığın güvenliydi…

Gün gelip de, senin gemin başka limana doğru yol almaya başlayınca, seni simgeleyen her şey üşüştü birer birer beynime… Tüm anıları, hafızamın en karanlık dehlizlerine kadar itmem zor oldu… Unutmada başarılı oldum bile sandım…
Ve yıllar sonra bir nota geldi kulağıma uzaktan… Bir Hintlinin oynattığı kobralar gibiydi, hatıraların birer birer saklandıkları delikten çıkışı… John Fowles, Koleksiyoncu kitabında, "(…) Ama unutmak insanın yapabileceği değil, başına gelecek bir şeydir ve benim başıma gelmedi.” diyordu. ve sanırım benim başıma da gelmemişti unutmak... Unutmamıştım heyhat, ama acıtmıyordu da eskisi kadar…
Bu gecikmiş bir veda yazısı değildir, ama bilmende fayda var; tüm şehirlerinin kaleleri bir bir ele geçirilmekte…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder