Ardıma dönüp baktığımda, hiç kimseyi orada bırakamadığımı görüyorum, oralar bomboş. Herkes hala yanımda, sözleri kulağımda çınlayan şarkı gibi herkes, bir ağızdan şarkılar söylüyorlar kulağıma. Kimi mutlu günlere ait, kimi de üzüntülü günlere; ama hepsi hala benimle. Bazen mutlu günlerin melodisine kapılıyorum, ümitleniyorum; bazense en derin sularda kayboluyorum...
Aynı şarkıyı bir insan kaç kere dinler ki? En sevdiğim şarkıyı bile üst üste dinlediğimde sıkılırken, bu eski şarkılardan neden sıkılmıyorum, anlamıyorum. Halbuki hayat yeni şarkılar yazmak için yeni günlere güneşler doğuruyor ve yıldızlar saçıyor karanlıklara. Hiçbirine bakmadan hala eski şarkılara takılıp kalıyorum...
O eski melodilerde bir parçamızı bulduğumuz için mi şarkılara "parça" deniyor? Bizim eksik olan bir parçamızı tamamlıyor olmalılar, kesin; başka bir açıklaması olamaz... Ne çok eksiğim varmış, tamamlayamadım gitti, dinledikçe dinliyorum aynı parçaları...
Acaba bir gün gelip, ben de Nietzsche gibi, ardıma bakıp, "Sanki ömrüm boyunca yanlış melodiyle dans etmiş gibiyim." mi diyeceğim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder