8 Şubat 2012 Çarşamba

“Kırkayak” olmamak elimizde...

Geçtiğimiz günlerde “kırkayak”lar ile ilgili bir belgesel izledim ve çok şaşırdım… Nesiller boyunca yanlış anlaşılmış ve büyük olasılıkla böyle anlaşılmaya da devam edecek.

Önce bilgisizliğime üzüldüm, ardından da kendini asla ifade edemeyecek olan bu canlıya göre aslında ne kadar şanslı olduğumuzu düşünerek sevindim.

“Kırkayak” , (Latince. Julus Terrestris),  canlısının 10 ila 750 arasında değişen sayıda ayağı bulunduğu; “kırk” ifadesinin “çok bacaklı” anlamına gelen Latince bir sözcükten türediği ve/veya kutsal sayılan 40 sayısından dolayı saygı ifadesi olarak verildiği düşülmektedir. Ancak yazıktır ki binlerce türü olan bu canlının tespit edilen hiçbir türünde henüz “kırk” ayağı bulunan bir türüne rastlanmamış…
“Kırkayak” ifadesi toplumumuzda pek de hoş olmayan bir anlamda kullanılmakta olmasına karşın, bu belgeselden sonra; tıpkı “angut kuşu”nun özelliğini öğrendikten sonra “angut” ile ilgili ifadelerin can sıkıcı gelmediği gibi; “kırkayak” ifadesi de can sıkıcı gelmeyecek…  “Kırkayak” aslında yanlış anlaşılmış ve kendini anlatmasına imkân verilmemişliğin ifadesi olacak bundan böyle…
Son derece sevimsiz gelen bu canlı artık o kadar da sevimsiz gelmiyor…
Dilerim ki; yaşamın hiçbir anında “kırkayak” gibi, kendinizi savunamayacağınız bir ortamda yanlış anlaşılmayın…

Ve ola ki varsa bir yanlış anlaşılmışlık; işte onların tamamını düzeltmek için imkânınız var.
Haydi, durmayalım “kırkayak”lıktan kurtulma şansını kullanalım…

7 Şubat 2012 Salı

Fasulye miyiz acaba...

Küçük yaşlardan itibaren hep aynı şeyleri öğrettiler bizlere... Her şeyde bir intizam olmalı, bir kompozisyon edasında giriş gelişme ve sonuç bölümleri olmalıydı sanki her şeyde..

Önce anlamadık çok da zor geldi giriş gelişme ve sonuç kısımlarını oluşturmak. Tamam, giriştik bir işe, iyi kötü ilerliyor da nasıl toparlayacağız bilemedik. Öyle zamanlardan geçti ki insanlar, artık tek bir sonuç yetmez oldu; mutlu ve mutsuz son diye de iki farklı son hazırlar oldular...

Tabi ne yazı yazmaya benziyordu yaşam ne de bir film senaryosuna... Kişi kendi belirleyecekti mutlu ya da mutsuz sonu. Ve tek seçeneği vardı yazık ki...

....

Umut vaat eden sözlerle başlıyor her şey aslında. İnsan bulutla, rüzgârla ve diğer tüm doğa olayları ile yarışacak gücü kuvveti buluyor kendinde sanki... Her yan tozpembe ağaçlar kuşlar böcekler... Kalbe girmeye başlıyor tatlı hisler ve işte o an gelip çatıyor ki kurtulmanın imkânı yok her yanını aşk sarıyor...

Sonra birden ayakların yere değmeye başlıyor...

Bir bakıma gelişme dönemi bu... Aşkınız gelişecek mi, yoksa son mu bulacak... Küçükken öğretildiği gibi pamuk arasında fasulye çimlendirmeye benziyor aşkı büyütmek geliştirmek... Gerekli özeni gösterirsen filizlenecek, yoksa çürüyüp gidecek... Ne de olsa her insan embriyo iken bir miktar fasulye değil midir?

Zorlu bir süreç kesin, ancak başaranlar var, gördüm...

Ve sona yaklaşırken...

Filizlenen fasulye malum uzadıkça sarılacak bir nesneye ihtiyaç duyar, aşk da öyledir; filizlendikten sonra bir taraflara yönlenmek ister. Ama zorlu sürecin son halkasıdır bu, ya fasulyeyi nesne ile bütünleştireceksin ya da yere düşüp solup çürüyecek...

İlişkilerde böyledir, sarılacak bir şeylere hep ihtiyaç duyar. Her aşkın tutkalı, desteği, bütünleştiricisi, sığınağı, aşkın başkahramanlarıdır. Sen ve o'dur... O ve ötekidir... Bu ve şudur... Başkası değildir; gerçekten embriyo olmaktan kurtulduysak eğer...

İki kişi arasındaki tek sarılacak dal birbirleridir.. İki kişi sarılamıyorsa, filizlenmemiştir aslında hiçbir şey... Ve fasulyenin hazin sonu bekler o iki kişiyi de... Yere düşüp solmak...


Yere düşüp de solmaya başladı mı aşk, işte o zaman başlar anlamsız iç çekişler... Yar sevdası ile bilenen yürek deler bedeni, kalbin her yanında atar hızla... Kulakların duymaz olur, gözlerin dolu dolu kimi zaman... Sokağa atılmış bir köpeğin yalnızlığını hissedersin her yerde... Şuurun kapanır, kopyalanmış bir yaşamdaymışçasına...


Hazin sonlar can acıtır elbet... Ama her fasulye solduktan sonra bile işe yarar; yeter ki çürümeden önce bir şeyler yapılsın...

Öğretildiği gibi sonuç kısmı sadece bir kez yazılabiliyor hayatta ...

(22.10.2007 / Ankara)